27 Şubat 2017 Pazartesi

DÜŞÜNCENİN KAYNAĞI VE BİOENERJİ

DÜŞÜNCENİN KAYNAĞI






Evrenin düşünerek yaşayan, görünür tek canlısı insandır. Düşünmek, irade etmek, şuura varmak, tahlil ve analiz yapmak; insan olmanın en önemli vasıflarındandır. Biz istesek de, istemesek de düşünen bir varlığız. Var olmanın bilincini ancak düşünerek anlarız. Peki nedir bu düşünme yetisi...?

Beynimizde sürekli bir çağrışım, bir plan, bir hayal, bir duygusallık, bir takıntı, bir istek ve dinmeyen bir fırtına girdapları tecelli eder. Bunun kaynağı sadece beynimiz mi? Yani bu düşünce kıvılcımlarını beynimiz mi çakıyor. Ben kitaplarda yazılan klasik bilgileri papağan gibi ezbere sergilemeyi sevmem. Bilgiyi yoğurup, ürün haline getirmeyi severim. Peki, neden kitaplar, düşüncenin kaynağını bize yazmıyor. Neden Descartes'in aslında ne demek istediğini anlamıyoruz.

Konunun özüne dönelim... Evdesiniz ve radyo dinliyorsunuz. Radyoda, müzik yada bilimsel bir mecmua dinliyorsunuz. Bütün her şeyi radyodan duyuyorsunuz. Peki bu ses ve bilgileri, radyo kendisi mi üretti; yoksa kaynağını dışarıdan alarak mı size aktardı..? Elbette ki radyo, havadaki frekans dalgaları olmadan, size veri aktaramaz. O havadaki frekanslar binlerce değişik aralıklardadır. Siz radyonuzu hangi frekansa ayarlarsanız, size o frekansıdaki verileri aktaracaktır. İşte insan beyni de aynı radyo gibidir, Havadaki tüm olumlu ve olumsuz dalgaları analiz eder ve benimser.

Beyniniz hangi dalgayı almaya elverişli ise, o dalga ile meşgul olursunuz. Bu tezden şu sonuç çıkıyor; İnsan düşünüyor fakat, düşünceyi üretmiyor; düşünceyi analiz edip seçiyor. Güneşin dünyaya yaydığı ışık gibi, bilgi her yerde. Yeter ki, o ışığı algılayabilelim. Kimse yarın ne düşüneceğini tahmin edemiyorsa, hayır kardeşim; düşünce bizlere bir yerlerden akıyor.

BİOENERJİ



İnsan bedeninin hep manyetik bir guc ve telekinetik bir frekans yaydigini dusunmusumsur. Her insanin kensine ozel bir tiresim ve enerji frekansi vardir. Bu frekanlar sartlara ve ruh haline gore de kucuk ritmik degisikliklere ugrayabilir. Esasinda kisinin bedeni titresim yaydigi gibi cevresindeki enerji titresimlerini de algilar ve bu titresimler, kendi titresimlerini de etkiler. Oyle bir zaman olur ki, bu titresimler arasinda enerji alisverisi olur. Burda mesafe onemli bir faktor degildir ama titresimin cogu alin ve goz cevresinde yayildigi icin, yakinlasmada had safhaya varir.



Bioenerji yani bedenimizin yaydigi enerji cansiz maddelere de nufuz eder. Bazen ise maddelerden bedene enerji akisi olur. Bu enerji faydali veya zararli da olabilir. O anki enerji uyumuna baglidir. Ornegin bazi sokak lambalarinin altindan gecerken, lamba yanik iken sonuyor veya sonuk iken yaniyor. Bu durum her lambada olmuyor tabi. Tamam, lamba arizali olabilir veya isinininca kapanabilir. O teknik detayin farkindayim ama bu tetikleme mekanizmasininin sadece lambaya ozgu oldugunu dusunmuyorum. Buna defalarca sahit olmusumdur. Tesaduf de bir yere kadar... Yaptigim her denemede o lambaya yaklastigim zaman sonuyor. Sonuk ise yaniyor. Bu ornekle ozel biri oldugum imasinda bulunmuyorum. Yaptigim arastirmada bircok insan bu hadisenin defalarca basina geldigini yazmistir. Bu konu kuantum fizigi dalini ilgilendirebilir. Bize bilim diye dayatilan tabular, bu gibi hadiselerin bilim disi oldugunu soyler. Halbuki insan bedeninin enerji yaydigi bilimsel bir gercektir. İronik oldu :)) hem bilimin tabularindan bahsettim, hem de bilime sigindim... Ama gercek bilimin farkinda olmaliyiz. Bilim kimsenin tekelinde olmamalidir.

Kuantum fiziginde bir atom molekulu ayni anda farkli yerlerde goruluyor ve enerji yayiyor ise, insan bedeni neden yaymasin, degil mi..?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

DİNOZORLARIN KATİLİ AY OLABİLİR..!

DİNOZORLARIN KATİLİ AY OLABİLİR..! BÖLÜM 1 Evet arkadaşlar; yine ilginç bir makale ile karşınızdayım... Uydumuz Ay daha önceki evre...